Links to the old web pages of KKE
Kıvılcım yangına dönüşecek; güçlü, her olayda kararlı ve Tarihin çağrısına hazır bir KKE ile — sosyalizm için!

Daha önce ülkenin diğer şehirlerinde de yapılan KNE ve “Odigitis” gazetesinin 51.festivali etkinlikleri Atina'da KKE MK Genel Sekreteri DimitrisKutsumbasın konuşmasıyla büyük politik buluşmasıyla doruğa ulaştı.
4 gün boyunca on binlerce kişinin ziyaret ettiği festivalde, 400'ü aşkın sanatçı kültürel ve politik etkinliklerle sahne alırken, önemli konu ve gelişmeler etrafında tartışmalar yaşandı. 30un üzerinde komünistler ve emperyalist karşıtı örgütlerin bulunduğu Uluslararası Şehir adı verilen alanda, festivale gelen ziyaretçilerin yabancı kuruluşlarla doğrudan iletişim kurma imkânı bulduğu festivalde, sergiler, kitapçılar, çocuk etkinlik alanları vb. yer aldı. Binlerce KNE ve KKE üyesi festivalin kurulup düzenlenmesi ve güvenliğin düzgün işlemesi için çalıştılar.
KKE MK Genel sekreterinin konuşmasında Küba Büyükelçisi AramisFuenteHernandez ve Filistin Büyükelçisi YussefDorkhmda bulundu.Ayrıca USB (İtalya) sendika üyesi Pier Paolo Leonardi, "Laiki Sispirosi(Halk İttifakı)" ile seçilen Kaisariani, Petroupoli, Patras, İkarya ve Haydari belediye başkanları, Nazi "Altın Şafak" tarafından öldürülen genç müzisyen PavlosFyssa'nın annesi MagdaFyssa ve çok sayıda sanatçı, bilim insanı ve aydın da oradaydı.
KKE MK Genel Sekreteri festival kürsüsünden işçilere, 24 saat sürecek olan tüm işçi grevine kitlesel olarak katılmaları için çağrıda bulundu. Kendine özgü bir şekilde söylediği gibi, "Çarşamba günü, 1 Ekim'de, büyük işçi grevinde, gerçek makineler kapatılmalı, ofisler boşaltılmalı, kepenkler indirilmeli, bütün sokaklar sular altında bırakılmalı ve işçi sınıfının modern köleliğe 'hayır' çağrısı yüksek sesle duyulmalıdır!"
D. Kutsumbas KNE festivalinin direnişte ısrar eden ve hakları için mücadele eden kahraman Filistin halkıyla büyük bir dayanışma gösterdiğini söyleyerek, silahlanma hakkıyla hâlâ dimdik ayakta durduğunu, İsrail'in şimdi Gazze'yi yerle bir edip işgal ederek vahşetini tamamlamaya çalışan katil savaş makinesine boyun eğmeyi reddettiğini vurguladı. "Bu gece burada, kendisine insan denmesini isteyen, vicdanı susmaya, bir halkın ve çocuklarının canlı yayında kanlar içinde, açlıktan ölmesini izlemeye tahammül edemeyen herkesin kalbi atıyor."
Ülkenin emperyalist savaşlara dahil olmasıyla ilgili konuşurken şu ifadeleri kullandı:
“Bir kez daha, KKE'nin (Yunanistan Komünist Partisi) söylediği şeyin doğru olduğu kanıtlanmış oldu; o zaman herkes birlikte bütçedeki savaş harcamalarını onaylarken KKE karşı çıkıyordu. Halklar, yalnızca NATO’ya ve emperyalist rekabetlere hizmet eden silahlanmalar için kan döküyor.
Aynı şekilde, çeşitli ‘barışçı’ emperyalistler hakkındaki efsaneler de çöktü –örneğin bizim ülkemizde bazıları Trump için sözde sistem karşıtı pozlarıyla onu barış yanlısı olarak gösteriyordu, ne komik!– çünkü artık gelişmelerin yönü, özellikle Avrupa’da, çok ciddi bir kötüye gitme durumunu işaret ediyor. Üstelik ülkemiz bu büyük tehlikelere, Yeni Demokrasi (ND) hükümetinin sorumluluğunda ve diğerlerinin desteğiyle bulaştırılmış durumda.”
Bu savaş katliamından kurtulma mücadelesinde, Filistin halkının savunulmasında, KKE (Yunanistan Komünist Partisi) ve KNE (Yunanistan Komünist Gençliği) olarak binlerce başka mücadeleciyle birlikte tüm gücümüzü verdik. Gurur duyuyoruz ve söz veriyoruz ki bu yolda yürümeye devam edeceğiz!
Şimdi, en geniş çaplı mücadelenin, Yeni Demokrasi (ND) hükümetine karşı en güçlü baskının zamanı gelmiştir. Filistin devletinin gerçek anlamda tanınması için Yunanistan’ın İsrail ile tüm iş birliklerini sonlandırması gerekmektedir— bu tanıma, 2015 yılında Parlamento’nun oybirliğiyle aldığı karara dayanarak şimdi gerçekleşmeli, hükümetin söylediği gibi “bir yolun sonunda” değil. PASOK’un şüpheli bir şekilde istediği gibi bu kararın “güncellenmesi” sonrasında da değil.
Filistin devleti, 1967 sınırları içinde, başkenti Doğu Kudüs olan, toprak bütünlüğü olan, işgal orduları ve yerleşim birimleri olmayan, diğer tüm devletlerin sahip olduğu kurumlara ve yetkilere sahip bir devlet olarak tanınmalıdır. Egemenlik kuranların emperyalistler değil, halkın kendisi olduğu, gerçekten bağımsız bir devlet. Halkın, kimlerin yönetime katılacağına karar verdiği ve isterse yönetimi kendi ellerine alabileceği bir devlet.
İşte son iki yıldır ülke genelinde yankılanan “Filistin’e özgürlük!” sloganının içeriği budur.
KKE Merkez Komitesi Genel Sekreteri, önemli işçi ve halk mücadelelerinden söz ederken ayrıca şunları söyledi:
“Özellikle günümüzde, genel olarak olumsuz bir güç dengesi döneminde, sistemin büyük çıkmazlarının yaşandığı bir çağda, halkın ve gençliğin mücadelesi ne kadar kitlesel olursa olsun, eğer yalnızca bazı belirli taleplerle sınırlı kalırsa, eğer sınıf düşmanıyla ideolojik cephede, fikirler savaşında mücadeleyi keskinleştirmezsebu mücadeleler yarıda kalacak, sistem tarafından durdurulmaya açık kalacaktır —.”
Örneğin, 13 saatlik çalışma süresini öngören bu anlamsız yasa tasarısına karşı mücadele, aynı zamanda neyin çağdaş ve ilerici olduğuna dair ideolojik bir mücadeledir. Çünkü büyük teknolojik başarıların, yapay zekânın ve iş verimliliğinde eşi benzeri görülmemiş artışların yaşandığı bir çağda, çağdaş ve tamamen uygulanabilir olan şey, işçilerin toplu iş sözleşmeleriyle güvence altına alınmış tüm haklarıyla birlikte, günde 7 saat, haftada 5 gün, toplamda 35 saat çalışması ve kaliteli boş zamana sahip olmasıdır.
Bunun önündeki tek engel, bugünkü sistemde her şeyi belirleyen kapitalist kâr kriteridir. Bu, bizi emek açısından Orta Çağ’a geri götürüyor. Bu mücadele, işçi haklarının sermaye lehine her türlü gaspını, “bireysel tercih” olarak meşrulaştıran burjuva ideolojisine karşı bir mücadeledir. Bu bireysel tercihi toplumsal bağlamından koparıp, toplumsal ihtiyaçlarla çatıştırmaktadır.(…)
Tarih boyunca tüm ülkelerde işçiler, içinde bulundukları çağın olanaklarının hep altında bir yaşam sürdüler ve yıllar geçtikçe, nasıl yaşayabileceğimiz ile gerçekte nasıl yaşadığımız arasındaki mesafe giderek büyüyor. İşte bu, gerçeğin ta kendisidir.(…)
Halkın ve gençliğin, kendilerini sürekli olarak ihtiyaçlarını ve taleplerini “azaltmaya” çağıranlara vereceği cevap sadece şu olmalıdır: Taleplerimiz için, hak ettiğimiz bir yaşam için daha kitlesel, daha örgütlü, daha saldırgan bir mücadele! 21. yüzyılda hak ettiğimiz yaşam için!
Bu mücadelenin, zaferle sonuçlanması ve sonuna kadar gitmesi için, hedefine hükümetleri ve sistem partilerinin tamamını koymalıdır. Bugünkü halk düşmanı devleti ve onun halk karşıtı kurumlarını, kapitalist işverenleri, ülkenin içinde yer aldığı emperyalist birlikleri – NATO’yu, AB’yi vb. – hedef almalıdır. Çünkü işte tüm bunlar, “sistem” dediğimiz yapıyı gerçekten oluşturan unsurlardır.
DimitrisKutsumbas, “Hellenic Train” şirketinin, AB’nin demiryolu taşımacılığının ‘liberalleştirilmesi’ yönündeki talimatları doğrultusunda ve SYRIZA ile Yeni Demokrasi (ND) hükümetlerinin demiryollarını özelleştirip satmaları sayesinde demiryolunu sömürdüğünü, şimdi ise bir çalışanı, seçilmiş bir sendikacıyı ve Yunanistan Komünist Gençliği (KNE) Merkez Konseyi üyesi olan Nikos Tsaklidis’i sorguya çağırma cüretini gösterdiğini” belirterek durumu sert şekilde eleştirdi.Üstelik Nikos Tsaklidis, Tempi’deki demiryolu katliamında hayatını kaybeden AgapiTsaklidis’in bir akrabası. Suçlama ne mi? “Hizmet düzensizliği” yaratmakmış! Peki ama neden? Çünkü en basit olanı yaptı: Güvenlik önlemlerine uyarak, iki kişinin yapması gereken tehlikeli bir işi tek başına yapmayı reddetti! Pes artık! Kâr hırsıyla bu avcılığı nerelere kadar götürecekler?
Yine de, karşılarında “kârları mı, hayatlarımız mı?” diye haykıran, kararlılıkla sokaklara dökülen bir halk ve gençlikle karşı karşıya kaldıklarında zorlanıyorlar.
Mağdurların yakınlarının adalet mücadelesinde onların yanında duran bir halkla karşı karşıyalar.
Halkın ve gençliğin, KKE (Yunanistan Komünist Partisi) ve KNE'nin (Yunanistan Komünist Gençlik örgütü) belirleyici katkısıyla son yıllarda verdiği büyük mücadeleler, Partimizin önümüzdeki yıllarda taşıdığı sorumlulukları da ortaya koymaktadır.
Bu sorumluluk, işçi sendikal hareketinin yeniden örgütlenmesi sürecine daha kararlı adımlarla katkıda bulunmak, bu hareket içinde antikapitalist çizgiyi güçlendirmektir.
Tüm Yunanistan çapında ortak tutumlar ve talepler etrafında birleşen bir hareketin inşası için – işçilerin günümüz ihtiyaçlarının karşılanması yönünde, tekellere ve onların iktidarına karşı olan mücadele hareketine devam etmeliyiz.
Aynı zamanda, bu hareketin enternasyonalist eylemi ve dayanışmasıyla katkıda bulunması gereken bir hedef daha var(…)Uluslararası eylem ve dayanışmasıyla, dünyanın tüm işçilerinin — ürettikleri zenginliği yağmalayan birinin ya da diğerinin yanında yer alarak bölünmemesine katkı sunacak bir hareket.(…)
KKE, taşıdığı sorumluluğun bilincindedir ve bu sorumluluğu bütünüyle üstlenmektedir.
Bu nedenle, 22. Kongremize doğru ilerlerken, tam da bu konuları tartışmalarımızın merkezine koyuyoruz.Kongremizi, mücadelemizin haklılığına dair sorumluluk, gurur, mücadeleci ve gerçekçi iyimserlik ruhuyla karşılıyoruz.
Çünkü mücadelemizin haklılığı, bugün Partimizin devrimci programı ve tüzüğüyle tam uyum içinde olmasını, daha hızlı ve etkili adımlarla gelişmesini, gerçekten de “her şeye hazır bir parti” olmasını gerekli kılıyor.Bugünün ve yarının halk mücadelesine önderlik edecek, sosyalizm için savaşan bir parti olmasını gerektiriyor”.
30.09.2025